Antalya’nın Manavgat ilçesine bağlı Bucak Şeyler Köyü’nün kuzeyinde, Toros Dağları’nın eteklerine saklanmış bir hazine yatıyor: Lyrbe Antik Kenti.
Pamphylia bölgesinin önemli yerleşimlerinden biri olan bu kent, uzun yıllar Seleukeia adıyla anılsa da, son araştırmalar gerçek adının Lyrbe olabileceğini gösteriyor.
İçindekiler
Lyrbe’nin keşfi ve araştırmalar
19. yüzyılın sonlarında araştırmacılar R. Heberdey ve A. Wilhelm, eski bir denizcilik rehberi olan Stadiasmus Maris Magni’ye dayanarak burayı Seleukeia olarak adlandırdı. Ancak coğrafyacı Ptolemaios’un yazılarına göre buranın gerçek adı Lyrbe olabilir.
1972-1979 yılları arasında, İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Jale İnan’ın başkanlığında yürütülen kazılar sayesinde kent hakkında pek çok yeni bilgiye ulaşıldı.
Lyrbe’nin konumu ve mimari yapısı
Lyrbe, doğu, batı ve kuzey yönlerden dik yamaçlarla çevrili, stratejik bir tepeye kurulmuş. En kolay ulaşım güneydoğudan sağlanıyor ve bu bölge güçlü surlarla korunuyor. Kentin ana girişi olan A Kapısı, doğu-batı yönünde uzanan surların tam merkezinde yer alıyor.
Ancak Lyrbe’yi asıl özel kılan şey, oldukça iyi korunmuş yapıları. Bunların başında kent yaşamının merkezi olan agora geliyor. Yaklaşık 52×66 metre ölçülerindeki bu geniş meydan, sadece bir pazar yeri değil, aynı zamanda sosyal ve siyasi etkinliklerin de kalbiydi. Agoranın kuzeyinde kemerli bir kapı ve mozaikli odalar, doğusunda ise muhtemelen dükkân olarak kullanılan yedi küçük oda bulunuyor. Güneyde ise yarım daire planlı büyük bir yapı yer alıyor.
Burada bulunan mozaikler arasında, bugün Antalya Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen Bilgeler Mozaiği ve Orpheus Mozaiği dikkat çekiyor.

Kentteki diğer yapılar
Agora çevresinde tapınaklar (C1 ve C2 yapıları), hamam (L yapısı) ve mezarlık kilisesi (M yapısı) gibi önemli yapılar bulunuyor. Ayrıca işlevi tam olarak bilinmeyen birçok yapı kalıntısı da keşfedildi.
Kazılarda ele geçirilen yazıtlar ve mimari benzerlikler, Lyrbe’nin güneydeki Side Antik Kenti ile güçlü bir bağa sahip olduğunu gösteriyor. Kentin kesin kuruluş tarihi bilinmese de, arkeolojik bulgular Hellenistik döneme kadar uzandığını, Roma ve Bizans dönemlerinde de yoğun bir yerleşime sahip olduğunu ortaya koyuyor.
Doğayla iç içe bir tarih yolculuğu
Lyrbe, yalnızca tarihiyle değil, doğal güzellikleriyle de büyüleyici bir yer. Etrafınızı saran yemyeşil ormanlar, yüksek tepeler ve tarihin derinliklerinden gelen taş yapılar, burada benzersiz bir atmosfer oluşturuyor.
Bu iyi korunmuş antik kentte dolaşırken, geçmişin izlerini hissetmek ve yüzyıllar önce bu taş sokaklarda yürüyen insanların dünyasına adım atmak mümkün. Lyrbe, keşfedilmeyi bekleyen bir tarih hazinesi.