Ocak 2024’te Ukrayna üzerinden yapılan gaz sevkiyat anlaşmasının yenilenmemesinin ardından, şirketin Avrupa’daki kayıplarını telafi etme gerekliliği doğdu. Bu bağlamda;
Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik müdahalesi sonrasında Kuzey Akım (Nord Stream) boru hatlarının devre dışı kalması, Gazprom’un Avrupa pazarındaki hâkimiyetini önemli ölçüde zayıflattı. Ocak 2024’te Ukrayna üzerinden yapılan gaz sevkiyat anlaşmasının yenilenmemesinin ardından, şirketin Avrupa’daki kayıplarını telafi etme gerekliliği doğdu. Bu bağlamda;
Gelir Kayıpları: Avrupa’ya doğalgaz ihracatından aylık yaklaşık 8 milyar dolar gelir elde eden Gazprom, bu gelirin önemli bir bölümünü kaybetme riskiyle karşılaşmıştı.
Alternatif Güzergâh Arayışı: Nord Stream hatlarının devre dışı kalması ve Ukrayna güzergâhının kapanması, Gazprom’u yeni alternatif güzergâhlar aramaya yönlendirdi. Bu doğrultuda Türkiye, hem coğrafi konumu hem de mevcut boru hatları altyapısıyla «enerji köprüsü» işlevini üstlenebilecek potansiyele sahip görülüyordu.
Gazprom’un Türkiye projesi, esasen Rus doğalgazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya aktaracak bir dağıtım merkezi oluşturmayı hedefliyordu. Planlanan adımlar şu şekilde özetlenebilirdi:
Türkiye’de Gaz Depolama ve Dağıtım Hattı: Rus gazının Karadeniz üzerinden Türkiye’ye taşınması, burada depolanıp, yeniden çeşitli güzergâhlardan Avrupa’ya sevk edilmesi.
Yeni Boru Hattı Yatırımları: Mevcutta kullanılan Türkiye–Yunanistan ve Türkiye–Bulgaristan boru hatlarına ek olarak, kapasite artırımı için ilave hat projeleri planlanması.
Satış Kontrol Yönetimi: Türkiye’nin, kendisine intikal eden doğalgazın dağıtımı ve fiyatlandırmasında “tek söz sahibi” olma talebi, projenin detaylarını belirleyen kilit unsurlardan biri haline gelmişti. Ancak Gazprom, bu talebi kabul etmeye sıcak bakmadı.
Bu merkez, Gazprom’a yalnızca geçiş güzergâhı sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda Türkiye’nin enerji piyasasında stratejik rolünü güçlendirme potansiyeli taşıyordu. Fakat proje sahada hayata geçirilmeden, fizibilite aşamasında birçok engelle karşılaşıldı.
Bloomberg’e konuşan ve isminin gizli kalmasını isteyen kaynaklar, Gazprom’un aylar süren fizibilite çalışmaları sonucunda projenin “sürdürülebilir olmadığı” kararına vardığını belirtti. Sıkça vurgulanan başlıca gerekçeler:
Altyapı Kapasite Kısıtları: Türkiye’den Bulgaristan ve Yunanistan’a uzanan mevcut boru hatlarının, Rus gazının beklenen hacmini karşılayacak düzeyde bulunmaması, projenin en önemli uygulanabilirlik sorununu oluşturdu. Mevcut hatların genişletilmesi veya yeni hat inşa edilmesi maliyetli ve zaman alıcıydı.
Türkiye’nin Satış Kontrolü Talebi: Türkiye, kendine intikal eden doğalgaz üzerinde fiyatlandırma ve satış stratejilerinde “tek söz sahibi” olmak isterken; Gazprom, bu konuda yetki paylaşımına sıcak bakmadı. Dolayısıyla siyasal ve ticari pazarlıklar, projenin fiilen önünü kesti.
Jeopolitik Risk Değerlendirmesi: Kremlin’e yakın siyasi çevreler tarafından desteklenen proje fikri, Gazprom yönetimi tarafından başından beri “ticari ve teknik açıdan beklentileri karşılamaz” biçiminde yorumlanmıştı. Devlet Başkanlığı düzeyindeki bir açıklamanın, şirket dinamikleriyle yeterince uyumlu olmaması da projenin içsel tutarlılığını zedeledi.
Sonuç olarak, Gazprom, söz konusu projeyi “sürdürülemez” bulduğu için sessiz sedasız rafa kaldırdı. Bu karar, hem Rus şirketi hem de Türkiye tarafında şaşkınlık yaratan bir geri çekilme olarak değerlendiriliyor.
Ekim 2024’te Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in kamuoyuna duyurduğu “Türkiye üzerinden Avrupa’ya yeni bir gaz koridoru” fikri, Gazprom yönetimini hazırlıksız yakalamıştı. Kaynaklar:
Proje İnisiyatifi Kremlin’e Yakın Çevrelerden: Projenin, doğrudan Gazprom’un kendi stratejisinden çok, Kremlin’e yakın siyasi kanatlardan kaynaklandığı ifade ediliyor. Gazprom yöneticileri, bu açıklama anons edildikten sonra planın uygulanabilirliğine yönelik ciddi şüpheler taşıdıklarını belirtti.
Şirket İçi Görüş Ayrılıkları: Bir grup yetkili, Türkiye’nin altyapı eksiklikleri ve ticari müzakerelerin belirsizlikleri sebebiyle projenin “başından beri başarı şansı düşük” olduğuna inanıyordu. Ancak bu rahatsızlık, kamuoyuna yansıtılmadan projeye ilişkin çalışmalar sürdürüldü.
Putin’in Açıklamasının Stratejik Boyutu: Liderin projeyi duyurması, aslında Rusya’nın Avrupa’ya alternatif bir rota arayışında olduğuna dair güçlü bir siyasi mesaj vermek istemesinden kaynaklanmıştı. Bu mesaj, enerji diplomasisi kapsamında Batı’ya karşı gösterilmek istenen “jeopolitik esneklik” vurgusuna hizmet etti.
Gazprom’un Türkiye’deki bu girişimden vazgeçmesi, bölgedeki enerji dengelerini bir kez daha gündeme taşıdı. Olası sonuçlar şu şekilde özetlenebilir:
Türkiye’nin Alternatif Stratejileri:
Enerji arz çeşitliliğini artırma hedefindeki Türkiye, Katar, Azerbaycan, ABD LNG’si gibi kaynaklarla iş birliğini güçlendirmeye devam ediyor. Türkiye, doğalgazda hâlihazırda Azerbaycan ve Rusya’dan boru hattı ile, Cezayir ve ABD’den LNG gemileriyle tedarik sağlıyor. Yeni hub projesinin rafa kalkması, “enerji köprüsü” statüsüne alternatif yollar arama ihtiyacını doğurabilir.
Avrupa’nın Enerji Güvenliği:
Avrupa, Rusya’dan doğalgaz arzını azaltma politikalarını benimsemiş durumda. Ukrayna savaşı sonrası hız kazanan “enerjide tedarikçi çeşitlendirmesi” trendi, Rusya’ya olan bağımlılığı düşürmeye yönelik adımların artmasına sebep oldu. Türkiye rotası kapandığından, Avrupa yeni projelerde Norveç, ABD, Cezayir gibi alternatif tedarikçilere daha fazla yönelmek zorunda kalacak.
Gazprom’un Uzun Vadeli Stratejisi:
Rus enerji devi, Avrupa pazarını kaybetme riskiyle karşı karşıya. “Türkiye Hong Kong’u” niteliğindeki bir projenin iptal olması, şirketin alternatif stratejiler geliştirmesini gerektiriyor. Belki Güneydoğu Asya, Çin veya Hindistan’a yönelerek pazar çeşitlendirmesine hız verebilir.
Jeopolitik Mesajlar:
Projenin kapanması, Kremlin’in enerji diplomasisine dair mesajlarının piyasa gerçekleriyle her zaman örtüşmediğini gösterdi. Ayrıca, Türkiye’nin enerji planlamalarında altyapı ve regülasyon alanında yatırım ihtiyacını bir kez daha ortaya koydu.