Kuzey Amerika’nın batı kıyısında yapılan yeni jeolojik araştırma, bilim dünyasında büyük yankı uyandırdı.
Oregon Eyalet Üniversitesi’nden Prof. Chris Goldfinger ve ekibi, dünyanın en tehlikeli iki fay hattı olan San Andreas Fayı ile Cascadia Dalış Zonu arasında daha önce benzeri görülmemiş bir senkronizasyon ilişkisi tespit etti.
Araştırma sonuçları, Geosphere dergisinde yayımlandı.
Ekip, Kaliforniya açıklarında yer alan Mendocino Üçlü Buluşma Noktası çevresinden aldığı 130 deniz tabanı örneğini inceledi.
Bu numunelerdeki tortu tabakaları, 3.100 yıl öncesine kadar uzanan sıra dışı jeolojik izler taşıyor.
Normalde alt katmanda kalın taneli kum, üstte ince silt bulunması gerekirken, burada tersine çevrilmiş bir tabakalaşma gözlemlendi.
Uzmanlara göre bu, kısa süre içinde arka arkaya yaşanan iki büyük deprem sonucu oluşan bir “sarsıntı çifti”nin kanıtı olabilir.
Prof. Goldfinger, keşfedilen etkileşimi şöyle açıklıyor: “Bu iki fay, adeta aynı frekansta titreşen iki dev sistem gibi davranıyor.
Biri hareket etmeye başladığında diğeriyle rezonansa girip onu da tetikleyebiliyor.
Bu durum, eşzamanlı ya da kısa aralıklarla yaşanan büyük depremlerin nedeni olabilir.”
Araştırmada, sekiz farklı tarihsel deprem olayında bu iki fayın neredeyse aynı anda kırıldığı tespit edildi.
Bilim insanlarına göre bu sadece tesadüf değil, doğal bir jeolojik döngü olabilir.
Elde edilen verilere göre, San Andreas ve Cascadia sistemleri arasındaki son eşzamanlı büyük kırılma yaklaşık 1700 yılında meydana geldi.
Bu olay, Pasifik kıyısındaki tsunami izleriyle de örtüşüyor.
Uzmanlar, bu tür senkronize kırılmaların birkaç bin yılda bir tekrarlandığını ancak jeolojik döngü açısından yeni bir döneme girilmiş olabileceğini belirtiyor.
Goldfinger, olası bir senaryoda ABD’nin batı kıyısının tamamının etkileneceğini söylüyor: “San Andreas tek başına kırıldığında bile ülke çapında olağanüstü hâl ilan edilebilir.
Ancak aynı anda Cascadia da harekete geçerse, San Francisco, Portland, Seattle ve Vancouver gibi büyük şehirler eşzamanlı afet yaşayabilir.” Araştırma ekibi, bulgularının spekülasyon değil, somut jeolojik verilere dayandığını vurguluyor.
Çalışmayı yürüten ekip, makalede panik yaratmaktan ziyade olasılıklara bilimsel bir çerçeveyle yaklaşmak istediklerini belirtiyor.
Buna rağmen, sonuçlar Kuzey Amerika’nın batı kıyısında çoklu fay senkronizasyonu riskinin ciddiyetle ele alınması gerektiğini ortaya koyuyor.
Prof. Goldfinger, son uyarısında şu ifadelere yer verdi: “Biz sadece jeolojiyi anlattık. Ama eğer bu senaryo yeniden yaşanırsa, o zaman dünyanın en gelişmiş ülkelerinden biri bile büyük bir sınavla karşı karşıya kalabilir.”
Bilim dünyası, San Andreas ve Cascadia sistemleri arasındaki bu yeni bulgunun 21. yüzyılın en önemli jeolojik keşiflerinden biri olabileceğini belirtiyor.
Uzmanlar, “Bir fay kırıldığında diğeri de uyanabilir” uyarısında birleşiyor.
Batı kıyısında sessizliğini koruyan bu iki dev fayın gelecekte eşzamanlı bir kırılma yaşaması, sadece ABD’yi değil, Pasifik havzasını etkileyebilecek büyüklükte bir deprem zinciri anlamına gelebilir.